İstanbul&S217;da Yılbaşı Kutlamasına Yapılan Saldırı Basın Açıklaması
Tarih: 2.01.2017 | Okunma Sayısı: 1321

  İSTANBUL’DA YILBAŞI KUTLAMASINA YAPILAN SALDIRI

2016 yılında yaşanan acıların tekrar etmeyeceğine olan inançla insanların birbirlerine iyi dileklerde bulunduğu, umutların tazelendiği bir yılı karşılamaya hazırlandığımız 2017 yılının ilk saatlerinde İstanbul Ortaköy’de Reina adlı mekana düzenlenen silahlı saldırıda 39 kişi hayatını kaybetti, 69 kişi yaralandı.

Bu saldırı tekrar göstermiştir ki, siyaset artık güvenliğimize çözüm getirmiyor. Terör örgütlerinin ve yabancı servislerin operasyon merkezi haline getirdiği Türkiye, iç barışını yitirmek üzere.

Sadece kınamak, milli birlik-beraberlik mesajları vermek artık teröre çözüm getirmiyor. Terör geri adım atmıyor. Bu saldırı ile birlikte sorgulamamız gereken şey siyaset kurumunun kendisidir. Siyasetin ayrıştırıcı, ötekileştirici dili Türkiye’nin tümüne sirayet ederken, patlayan her bomba, her silah bizi birbirimizden daha da uzaklaştırıyor. Toplum ayrışıyor.

Türkiye’de siyaset uzun süredir, milli irade adı altında sosyal yaşamı da içine katacak şekilde dizayn etmeye; insanların inancına, düşüncesine, başına, sakalına, saçına, kaşına, gözünün rengine bakarak yol belirlemeye çalıştıkça; ülkenin fay hatları daha da kırılgan bir hal alıyor.

Her bir çatışma iki kutuplu, iki eksenli yürüyor. Yeni yıl kutlaması yapan insanları kurşuna dizen anlayış her ne idiyse, yeni yılın ilk günlerindeki saldırıyla ilgili olmasa da, Diyanet İşleri başkanlığı gibi bir kurumun Cuma Hutbesi adı altında, din eksenli ve içine bolca siyaset bulanmış bir tarzda yeni yılı kutlayanları gayrı meşru tutum ve davranışlarda bulunmak şeklinde ilan ettiği dil, beraberinde yeni yılı kutlayan-kutlamayan şeklinde bir ayrışmanın fitilini körükledi. Bu dil son günlerde yılbaşının kutlanmaması yönünde gerici ve şeriatçı unsurların propaganda yaptığı hukuk dışı bir dille örtüşmektedir. Bir devlet kurumunun, ayrıştırıcı bir tartışmanın odağında olmaya hakkı yoktur. Ancak bu durum sadece Diyanet’in değil, ister siyaset, ister bürokrasi, ister herhangi bir kimsenin, diğer kişilerin yaşam tarzını belirleme, yönünü değiştirme hak ve yetkisi de yoktur.

Ülkedeki tüm inanç guruplarının sesi olması beklenen Diyanet’in kullandığı dil, hukukun hakim olduğu bir devletin dili değildir. Benzer dili kullanan her kurum yine hukukun dilini değil, kin ve öfkenin dilini kuşanmıştır. O halde ya yeni yıl resmi tatil olmaktan çıkartılmalı, ya da bu yapılmıyorsa ayrıştırıcı hutbeyi yayan Diyanetin ilgilileri hakkında takibat yapılmalıdır.

Evrensel hukuk kurallarına sadık kaldıkça ve diğer insanların özgürlük alanlarına müdahale etmedikçe; her insan dilediği gibi yaşayabilir. Devlet insanların sosyal yaşamının ve gündelik ihtiyaç ve algılarının düzenleyicisi olamaz. Aksine evrensel hukuk kuralları içinde dilediği gibi yaşamaya yapılan müdahaleleri de önlemek zorundadır.

Türkiye, siyasetin karanlık yollarında yolunu kaybetmiş; aynı dili, aynı kaderi, aynı kederi, aynı sevinci yaşayacağı günlerini özlüyor. Birinin acısına diğerinin alkış tuttuğu ve giderek kendine düşman yaratıp bundan beslenen bir sistem çözümün değil, sorunların kaynağıdır.

Siyaset dili ortak çıkarlara hizmet etmek yerine, nefret dilini kuşandıkça birbirimizden daha çok uzaklaşıyoruz. Artık yandaş hukuku değil, yurttaş hukukunun egemen olduğu terörsüz, nefretsiz bir yaşamı birlikte kurmak zorundayız. Bunu başaramazsak ne yazık ki hepimiz yaşayacak vatan toprağına da hasret kalacağız. Hemen yanı başımızda yanan coğrafya, bize yeteri kadar bir ders olmalı.

Hukuk ve adalet beklentisi içinde, yeni acıların ve katliamların son bulması umuduyla; insanlıkdışı bir saldırı sonucu canlarını yitiren yurttaşlarımıza rahmet ve yaralı vatandaşlarımıza acil şifa diliyoruz. 02.01.2017

 

Av. Ekrem Dönmez

Hatay Barosu Başkanı

ETKİNLİK TAKVİMİ

22.11.2024
AV. HATAY TUT
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.