Değerli Basın Mensupları;
Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen yasa tasarısı açıklandığı üzere yarın Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülecek.
Barolara, hiçbir meslek kuruluşuna verilmeyen yetki Avukatlık Yasası ile verilmiş ve Barolar hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumakla görevlendirilmiştir.
Bu görevimiz gereği “İç Güvenlik Paketi” tasarısının yasalaşması halinde doğuracağı sakıncaları çok önce Hatay Barosu olarak dile getirmiştik. Daha sonra bölgemizdeki Barolarla birlikte -Adana, Gaziantep, Mersin, Osmaniye ve Hatay Barosu olarak beş baro- ortak deklarasyon yayınlamıştık. Son olarak 10 Şubat 2015 tarihinde Türkiye Barolar Birliği Başkanı-Yöneticileri ve 40’a yakın Baro Başkanı ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine giderek siyasi partilerin grup başkanvekilleri ile görüşmüş ve ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde basın açıklaması ile “İç Güvenlik Paketi”ne ilişkin kaygılarımızı açıklamıştık.
Hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumakla görevlendirilen Baroların, Sivil Toplum Örgütlerinin ve tasarıya karşı olduklarını söyleyen Mecliste gurubu bulunan muhalefet partilerinin tüm itirazlarına karşın Siyasi İktidar “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen tasarının kanunlaşacağını söylemiştir.
Bildiğiniz üzere “İç Güvenlik Paketi” yasa tasarısının görüşülmesi iki kez ertelenmişti.
Bugün yine hem bölgemizdeki hem de Türkiye’de ki Barolar, aynı saatlerde benzer kaygılarını dile getirecekler.
Bizler Hatay Barosu olarak bugün “İç Güvenlik Paketi” yasa tasarısına ilişkin görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşmak için buradayız. Yarın Türkiye Büyük Millet Meclisinde tekrar görüşüleceği açıklanan “İç Güvenlik Paketi” yasa tasarısının daha önce yapıldığı gibi bir daha görüşülmemek üzere geri çekilmesini istiyoruz.
Çok değil bundan 20 ay kadar önce Gezi olayları olduğunda kentimizden üç genç, -Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz ve Ahmet Atakan- toplumsal gösterilerde polisin kullandığı orantısız aşırı güç sırasında yaşamını yitirdi. Onlarca kişi yaralandı. Başka kentlerde yine aynı acılar yaşandı.
Şimdi ise hafızalara kazınan o görüntülerden ders alınmamış olacak, yaşanan acılara bir yenisini ve belki çok daha fazlasını eklemek üzere yeni bir yasa tasarısı gündemde.
Daha bir hafta geçmedi, “Sık Ulan Sık” nidalarıyla gösteri hakkını kullanan kişilerin üstüne polisin gaz sıktığını gördük. Bu kişinin görevden alındığı duyuruldu. Bu yasa tasarısı yarın yasalaştığında ise “Vur Ulan Vur” dendiğinde kimse açığa alınmayacak, yargı kimseden hesap soramayacak.
Mecliste görüşülecek yasanın adı kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” olarak biliniyorsa da, bu güvenlik asla halkın güvenliğini esas almıyor. Halkın hak ve özgürlüğünü esas almıyor.
Kamuoyunda çok tepki gören tasarı yarın kanunlaşırsa, temel hak ve özgürlükler tehlike altına girecek. Herkes potansiyel suçlu olarak görülüyor.
· Bu tasarı yarın yasalaştığında; yargı devre dışı kalacak. Bu yasa polis devleti olgusunu meşrulaştırıyor. Yargı yetkisi polise, idareye, yürütmeye veriliyor.
· İç Güvenlik torba yasa teklifi ile Hukuk Devletine ve mevcut Anayasaya aykırı hükümler getiriliyor ve Türkiye’de adı konulmamış bir sıkıyönetim ilan ediliyor.
· Yargı kararı olmadan, mülki amir ve onun yetkilendirdiği polis amirinin emri ile 48 saat boyunca kişilerin telefon dinlemeleri, üstünün, aracının eşyasının aranmasının önü, keyfi bir şekilde açılıyor.
· Yargı denetimi adı altında ise Ankara’da bir hâkim olağanüstü yetkilerle görevlendiriliyor.
· Yargı kararı olmadan polise kişileri 48 saat gözaltına alma, soruşturma yetkisi veriliyor.
· Vali ve kaymakama gözaltına alma yetkisi tanınıyor ve mülki amirler adli soruşturmada savcının üzerinde bir konuma getiriliyor.
· Polisin keyfi şekilde sıktığı, öldürücü etkileri olabilen biber gazından canını korumak için ağzını yüzünü bezle örten kişiler terör örgütü üyeliği ile suçlanabiliyor.
· Polise ve askere; tuğlayla, molotof kokteyliyle, taşla, sopayla saldırılmasını asla kabul etmiyoruz. Ancak mevcut kanunlar, zaten bu sayılanların silah olarak değerlendirilmesine izin veriyor. “Molotof kokteylini ve sair bazı araçları silah haline getiriyoruz” açıklamaları gerçeği perdelemeyi amaçlıyor.
Mevcut yasalar “İç Güvenlik Paketi” yasa tasarısı ile değiştirilmesi amaçlanan yetkileri zaten fazlasıyla içeriyor ve mevcut yasalar yetersiz değil.
Gerçek olan, yürütme organına yargı yetkisi verildiği ve böylece temel hak ve hürriyetlerin kullanılamaz hale getirildiğidir.
“İç Güvenlik Paketi” ile polis ve jandarmaya verilen yetkiler toplumsal huzuru bozacak, hukuka olan inancı yitirecek şekilde orantısız ve denetimsiz bir biçimde arttırılıyor. Bu tasarı ile hak ve özgürlüklerin kazanımı için insanlık tarihinin yaşadığı tüm acılar hiçe sayılıyor.
Bu tasarı ile demokrasi gelişmez. Bu tasarı vatandaşlarımızın hak ve özgürlük taleplerinin, demokrasi taleplerinin, hukuk devleti taleplerinin bastırılması, farklı olanın farklılığından ötürü bastırılması ve hapsedilmesi yasası olacak.
Hukuk devletinde suçla ve terörle mücadele; yargıyı dışlayarak, yargının üstünde ve yürütmenin emrinde bir yargı ile yapılmaz. Bu yasa hiçbir soruna çözüm getirmeyecek, çok daha fazla soruna yol açacak, hukuk devletinin temeline dinamit koyacak.
Bedelleri çok ağır olacak bu yasa ile kısa süre önce yaşadığımız acıların tekrarlanmamasını istiyorsak, çok geç olmadan uyarılarımız dikkate alınsın, “İç Güvenlik Paketi” yasa tasarısı görüşülmeden ve bir daha görüşülmemek üzere Meclisten geri çekilsin.
İç güvenliğin yolu demokrasiyi, hukuk devletini sağlamaktan geçer. Unutulmasın hukuk bir gün herkese lazım olacak. İç Güvenlik Paketi Değil, Hukuk Devleti İstiyoruz.
Saygılarımızla… 16.02.2015 HATAY BAROSU BAŞKANI