25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ
Ülkemizde kadına yönelik şiddet,yıllar içinde azalacağı yerde,maalesef artarak devam etmektedir.Kadına yönelik şiddetin fiziksel,cinsel,ekonomik ve manevi şiddet olarak her türlüsünün yaygın olarak uygulandığı ülkemizde,en ağır şiddet biçimi olan cinayetlerde de inanılmaz bir artış vardır.Sadece 2012-2013 yılı rakamlarına baktığımızda dahi,günümüzde şiddetin dehşet verici boyutlara vardığını görmekteyiz.2012 yılı aralık ayında 12 kadın öldürülmüş,14 kadın tecavüze uğramıştır.2013 yılı ocak ayında 18 kadın öldürülmüş,nisan ayında 17 kadın öldürülmüş,13 kadın tecavüze uğramıştır.Temmuz ayında 20 kadın öldürülmüş,24 kadın yaralanmış,11 kadın tecavüze uğramıştır.Eylül ayında 13 kadın öldürülmüş,12 kadın tecavüze uğramıştır.Ekim ayında 10 kadın öldürülmüş,16 kadın tecavüze uğramıştır.Aylık ortalama kadın cinayeti sayısı 15 dir.Bu,her iki günde bir kadın öldürülmekte demektir.Faillerin hepsi erkektir.Öldürme bahanesi,kıskançlık,aşk ve namustur.Kadın cinayetlerinin eski yıllara göre % 1400 arttığını bizzat Adalet Bakanı tarafından açıklanmıştır. Verilere göre 2013 yılının sadece ilk üç aynında 47 kadın öldürüldü.Bu kadınların yarısına yakını kocaları,farklı oranlarda aile fertleri ve sevgilileri tarafından öldürülmüştür.Bu rakamlar adliyeye intikal edenlerdir.Ancak resmi olmayan rakamlara göre Türkiye’de her gün 3-4 kadın öldürülmekte,ancak bu ölümlerin bir kısmı resmi kayıtlarda görünmemektedir. Kadınların taciz ve tecavüz sonrası korkup sustuklarını, susturulduklarını, faillerin cezasız kalacağını bildiklerinden dolayı çoğu zaman intihar ettiklerini düşündüğümüzde ise, bu sayıların çok daha fazla olduğu bir gerçektir. Uzmanlara göre ülke genelinde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %39. Varoşlarda bu oran %97'lere çıkıyor. Yaşadıkları fiziksel şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı %48.5. Herhangi bir sivil toplum örgütüne veya hiçbir kuruluşa başvurmayanların oranı %97.Genel kanının aksine kırsal kesimde ve kentlerde kadına karşı şiddet oranı hemen hemen eşit düzeyde.
Kadın erkek eşitliğinde Türkiye, dünya sıralamasında 134 ülke arasında 126.sıradadır.Şiddetin önlenmesi ile ilgili yasanın uygulamaya konulmuş olması dahi şiddet vakalarını azaltmamıştır.Çünki,yasanın uygulanması ile sorunlar ortadan kaldırılmamış,ilgili birimlere gerekli eğitimin verilmesi çalışmaları yetersiz düzeyde kalmıştır.Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, Yasal düzenlemelerin yanında,küçük yaşta aile içinde başlayıp,İlkokullarda ve daha sonrasında da devam eden bir eğitim seferberliği ve anlayış geliştirmekle mümkün olabilir.Toplumda,namus kavramının sadece kadınlar için bulunduğuna ilişkin ön yargılı anlayış ve tutumların değiştirilmesi,namus için cinayet işleme bahanesini de ortadan kaldıracaktır.
37 milyon 671 bin kadın nüfusu olan, toplam nüfusunun % 49,8 ini kadınların oluşturduğu ülkemizde, kadının insan hakları sorunları giderek artmaktadır. Kadınlar her gün şiddet ve cinayetlerle karşılaşmakta, çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmakta ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ancak temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir ortamda korunup gelişebileceği bilinci içerisinde; TÜBAKKOM üyelerine 'Toplumsal cinsiyet eşitliği' konusunda eğitici eğitimi verilmesi hususunun değerlendirilmiştir. Aile içi şiddetle ilgili yenilenen mevzuat ve 'Toplumsal cinsiyet eşitliği' bilincinin geliştirilmesi ve öğretilmesi için eğitim çalışmaları yapılması zorunluluğu çerçevesinde TBB ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı eğitim çalışmaları yapmalıdır. Hukuk fakültelerinde ve staj eğitimlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik eğitim, sağlık, ekonomi, yetki ve karar alma süreçlerine katılım, yoksulluk, medya ve çevre’ye ilişkin politikalar hazırlanarak işlerlik kazandırılmalıdır.
2- Dünya ekonomik forumu raporuna göre; Türkiye kadın -erkek ücret eşitliğinin sağlanması bakımından 135 ülke arasında 85, gelir dağılımında adaletin sağlanması alanında 121, kamu ve özel sektör üst düzey mevkilerde kadın erkek eşitliğinin sağlanması arasında 103.sırada yer almaktadır. TÜİK verilerine göre Türkiye de çalışabilecek yaşta olan kadın sayısı 27,9 milyondur. Ancak çalışan kadın sayısı maalesef sadece 7,7 milyondur. Tüm bu verilere baktığımızda Türkiye’de kadın-erkek eşitliğinin sağlanmadığını, kadını özgür birey yapacak düzenlemelerin yapılmadığını, kadının insan haklarının gelişmesini sağlayacak istihdam yaratacak çözümlerin ortaya konulmadığını görüyoruz. TCK ve İş Kanununda yapılacak düzenlemelerin kadını ötekileştirerek toplum yaşantısından soyutlamaya yönelik sonuçlar doğuracağı kaygısı taşınmaktadır.
3-İş Kanunu’nda 16 hafta olan doğum izninin 24 haftaya çıkarılmasının kadın istihdamını artırmaya yetmeyeceği, aksine sadece bu konunun gündeme gelmesinin bile kadın istihdamını engelleyeceği görüldü. Burada devlete düşen görev, kararlı bir politika uygulayarak çıkardığı ve çıkaracağı yasalarla önce alt yapıyı kurmak; kreş, çocuk bakım evi ve diğer birimlerin kurulmasını sağlamak ve desteklemektir.
4-Evlilik yaşı 18/17 (hakim kararı ile) olmalıdır.Gerek ülkemizde,gerekse şehrimizde,özellikle köy yerleşim yerlerinde çocuk gelinler ciddi bir sorundur. Cinsel suçlar evli kadına karşı işlendiğinde kadının şikayetine tabi olmamalıdır.
Yargıtay tarafından cinsel suçların uzlaşma kapsamına alınması çocuk gelinler sorununu çözümsüz hale getirecektir. Kadınlar insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilme, çağdaş bir toplumda çağdaş bir birey olarak var olma talebinde bulunmaya devam etmelidirler.
5-Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkındaki Yönetmeliklerin sivil toplum kuruluşlarının tespitleri de dikkate alınarak eksiksiz olarak düzenlenmesi ve ücret karşılığında eğitim almış avukatlar görevlendirilerek aksaklıkları önleyici düzenlemeler yapılarak uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
6-Cezaevinde kalan kadınlar ve çocuklarının sorunları pek çok sorunları bulunmaktadır. Cezaevlerinde görev yapan personelin kadın ve çocuk hakları konusunda bilinçlendirilmesinin ve kadın cezaevlerinin özgün sorunlarının görülerek kadın odaklı bakış açısıyla giderilmesinin gerekmektedir.
7-Devlet politikalarının belirlenip uygulanmasında kadının “birey” olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kadının sorununun yalnızca aile içinde olmadığı, yaşamın her alanında olduğu anlaşılmalıdır. Erken evlilikleri teşvik edici ve kadını eve hapsetmeye ile sonuçlanacak çalışmaların olduğu endişesi taşınmaktadır. Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına yönelik Uluslararası tüm sözleşmeleri de referans alması gerekmektedir. CEDAW Sözleşmesi ile son olarak kabul edilen ve onaylanan İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne” aykırı uygulamalardan kaçınılmalıdır.
8- Cinsiyet temelli şiddetin medya tarafından ele alınış biçimi de bunu destekliyor ve kadına şiddet sadece, söz konusu kurban sansasyonel haber yaratabilecek bir ünlü ya da varlıklı ve güçlü biri olduğunda sansasyonel haber olabiliyor.Ama kadın haber olduğunda da şiddetten uzak kalamıyor. Şiddete uğrayan bir kadın haberleştirildiğinde, gazetelerde genellikle şiddet uygulayan erkeğin değil de şiddete maruz bırakılmış kadının fotoğraflarını görüyoruz. Oysa şiddete uğrayan kadının değil,kadına yönelik şiddeti gerçekleştiren erkeğin fotoğraflarına öncelik verilerek deşifre edilmeleri gerekir,kanaatindeyiz. Erkek şiddetini, olayın mağdurunu değil failini odağa alarak, kadını kurban olarak konumlandırmadan haber konusu yapılması gerekiyor.
Cinsiyetçi dille şiddeti yeniden üretmemeye, kadına yönelik şiddeti haberleştirirken kadınlara yönelik yeni hak ihlalleri yaratmamaya, kadınları teşhir etmemeye, haberlerde şiddeti gerekçelendirmemeye özen gösterilmesi gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin “bazı kötü, hasta, sapkın, cahil” erkeklerin “bazı şanssız” kadınlara uyguladığı şiddet üzerinden kurgulanmasına, sistematik şiddet göz ardı edilirken “erkek şiddeti”nin okurun çok uzağında konumlanmasına karşı çıkmak gerekiyor.
Kadınları sadece güzel,alımlı vb.gibi sınıflayan kadın programlarının yapılmaması konusunda sistemli bir eğitim ve bilinç gerekiyor.
Biliyoruz ki, kadın BİREY olarak dikkate alınmadıkça, sadece korunmaya muhtaç bir konuma konuldukça,hayatın her alanında kadın erkek birlikte yer almadıkça,kadın erkek ayrıştırıldıkça,kadın erkek eşitliğinden ve gerçek demokrasiden söz edilmesi mümkün değildir.TÜBAKKOM ve Hatay Barosu Kadın Hukuku Komisyonu olarak, Kadının temel hak ve özgürlüklerinin geliştirilerek korunması ile ilgili çalışmaları sürdüreceğimizi ve takipçisi olacağımızı,okullarda,köylerde,beldelerde ve mahallelerde eğitim çalışmalarımıza devam edeceğimizi,daha önce de olduğu gibi kadın cinayetlerine müdahil olarak katılmaya devam edeceğimizi bir kez daha kamuoyuna bildirmek isteriz.23.11.2013
Saygılarımızla
Hatay Barosu Kadın Hukuku Adına
Komisyon Başkanı
Av.Meral Asfuroğlu