Anayasa Değişikliği Oylaması ile İlgili Son Sürece İlişkin Kamuoyu Duyurusu &S217;&S217;Bir Seçim için Değer mi?&S217;&S217;
Tarih: 15.03.2017 | Okunma Sayısı: 3713
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OYLAMASI İLE İLGİLİ SON SÜRECE İLİŞKİN
KAMUOYU DUYURUSU
 
AVRUPA KAPILARINDA YAŞANAN DURUM HİÇ BİR BOYUTUYLA KABUL EDİLEMEZ
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Almanya'da katılacakları etkinliklerin iptal edilmesiyle başlayan; daha sonra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 16 Nisan'daki anayasa değişikliği nedeniyle Hollanda'nın Rotterdam kentinde yapacağı kampanya toplantısının ve uçuş izninin iptal edilmesi ile devam eden ve son olarak bu iptalleri protesto için Rotterdam'daki protestoya katılmak isteyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın Konsolosluğa girişine izin verilmeyerek, Sayan-Kaya’nın polis eşliğinde Almanya'ya götürülmesine yol açan bir dizi gelişme Ülkemiz gündemini kaplamış durumdadır.
Baştan ifade etmek gerekir ki; kişilerin düşünce ve ifade hürriyeti, seyahat hürriyeti, toplanma ve örgütlenme hürriyeti evrensel nitelikli haklardır ve kişiden kişiye, ülkeden ülkeye, yere ve zamana göre değişme nitelikleri olmadıkları için bu hürriyetler kim tarafından ve ne şekilde ihlal edilirse edilsinler, bu ihlal nitelik olarak bir insan hakları ihlalidir.
Bu kapsamdan yola çıktığımızda başta Almanya olmak üzere kullanmak istedikleri hakların kısıtlanmasını kabul etmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir. Dış ülkelerle girişilen diyalog ve dış ülkelerce geliştirilen kısıtlamalar uluslararası teamüllere uymamaktadır. Bu uygulamaları kınıyoruz.
Bununla birlikte bu gelişmelere paralel olarak içine sürüklendiğimiz dış ilişkilerdeki mevcut durum, bir devlet ciddiyetine ve ağırlığına ve hukuki düzenlemelerimize uymamaktadır.
Önümüzde 16 Nisan 2017 Pazar günü Anayasa Değişikliği oylaması ile ilgili yapılmayı bekleyen bir referandum bulunmaktadır. Haliyle bu referandum paketinin TBMM’den geçmesinden sonra siyası partiler kendi siyasi düşünce ve çalışma tarzlarına göre bir politika yürütmektedirler.
22.03.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5749 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 10. maddesi ile 298 sayılı Kanuna 94. maddesinden sonra gelmek suretiyle eklenen maddeler, yurtdışında ve yurtdışı temsilciliklerinde seçim propagandası yapmanın sınırlarını belirlemiş ve 298 sayılı Kanunun “Yurtdışı seçmenlerin oy verme yöntemleri ve genel ilkeler” başlıklı m.94/A’nın 5. fıkrasına göre; “Yurtdışında ve yurtdışı temsilciliklerde seçim propagandası yapılamayacağını”, 298 sayılı Kanunun “Yurtdışı seçmenlerin gümrük kapılarında oy vermesi” başlıklı m.94/E’nin 6. fıkrasına göre; “Gümrük kapılarında seçim propagandası yapılamayacağını” düzenlemiş ve son olarak 16 Nisan 2017 Pazar günü
yapılacak olan Anayasa Değişikliği oylaması ile ilgili, bu süreçte propaganda serbestliği ve süresi ile uyulması gereken usul ve esasları düzenleyen ve 15.02.2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yüksek Seçim Kurulu’nun 109 sayılı kararında da “Kapalı yerlerde propaganda” başlıklı (B) maddesinde, “Yurtdışında ve gümrük kapılarında kapalı yerlerde propaganda yapılamayacağı”, “Basın iletişim araçları ve internette propaganda” başlıklı (D) maddesinde, “Ancak yurtdışında yayımlanan yazılı basında ilan ve reklam yoluyla yazılı veya görüntülü propaganda yapılamayacağı”, “Hoparlörle propaganda” başlıklı (E) maddesinde, “Yurtdışında ve gümrük kapılarında hoparlörle propaganda yapılamayacağı”, “Propaganda amaçlı yayın ve malzeme dağıtımı” başlıklı (F) maddesinde, “Yurtdışında ve gümrük kapılarında propaganda amaçlı yayın ve malzeme dağıtılamayacağı”,
“Halkoylaması süresinde yapılamayacak işler” başlıklı (J) maddesinde, “Yurtdışında ve gümrük kapılarında her türlü propagandanın yasak olduğu” açıkça düzenlenmiştir.
Yani, yurtdışında dış ülkelerin uyguladığı kısıtlamalardan önce, kendi düzenlemelerimize uymak siyasi partilerin öncelikli ödevidir. Mevzuatımızdaki açık sınırlamanın kendi siyasi partilerimiz, bürokratlarımız ve bakanlarımız tarafından ihmal edilmesi doğru değildir.
Birçok açıklamayla ortaya çıktığı üzere dış ülkelerin getirdiği sınırlamalara uğrayan bakanlarımızın orada bulunma sebeplerinin, 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılacak olan Anayasa Değişikliği oylaması ile ilgili evet çalışması olduğu net –cümlelerle ifade edilmiştir. Bu çalışmalar yürütülürken yasak olduğu kadar, unvan ve devlet olanaklarının kullanılması da doğru değildir.
Bu gibi gerilim ve tartışmaların odağının, yurt içine bir mesaj vererek EVET oylarının yükseltilmesine ve devşirilmesine yönelik bir taktikten ileri geldiğini düşünüyoruz.
Ancak bu tutum ve davranışlar yurtdışında yaşayan dört milyona yakın yurttaşımızın güvenliğini doğrudan tehlikeye atmaktadır. Dış ülkelerle ilişkilerin EVET propagandasına endekslenmesi ve akabinde muhalefet partisinin bu akıma kapılarak ilişkileri normalleştirmek yerine takındığı tutum da endişe vericidir. Global dünyada ve dış ilişkilerde heyecanların yeri yoktur.
                                         HAYIR OYU KULLANANLAR TERÖRİST DEĞİLDİR
Diğer yandan 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılacak olan Anayasa Değişikliği oylaması ile ilgili, TBMM tarafından referanduma sunma süreci ortaya çıktıktan ve Cumhurbaşkanı tarafından bu karar onandıktan sonra oluşan referandum takviminden sonra siyasi iktidara mensup yöneticilere, cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlarca hayır oyu kullananların terör örgütüne destek vermiş olacaklarına dair çok vahim beyanatları da üzülerek görmekteyiz.
Keza, A Haber ve ATV’nin ortak yayınına konuk olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Salih Nayman ve Banu El'in canlı yayında sorduğu sorulara cevap verirken “…16 Nisan'da yapılması planlanan referandum için "Hayırcılar ve terör aynı safta. Hayır demek bölücü terör örgütüne destek vermektir. Hayır diyenlerin bu ülkede bir dikili ağacı yok" ifadelerini kullanmıştır.
Bu sözler toplum ikiye ayrılmak ve toplumda evet ve hayır oyu kullanacak insanlar için çok ağır ve kabul edilemeyecek nitelikli sözler içermektedir. Bu durum Hayır propagandası yapacak olanların uğrayabilecekleri her türlü haksız uygulamanın kapısını aralamaktadır. Eğer öyleyse, HAYIR veya EVET olarak 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılacak olan Anayasa Değişikliği oylamasında HAYIR seçeneğinin sunulmasına da gerek yoktur.
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI SAYIN METİN FEYZİOĞLU ÜZERİNDEN TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ, BAROLAR VE AVUKATLARIN HEDEF GÖSTERİLMESİ KABUL EDİLEMEZ
Aynı yayında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun yurt dışında "Hayır" çalışması yapmasına tepki gösteren Erdoğan, "Benim bir daha kapımı çalamazsın, kapattım. Karşına bunun faturası çıkar" ifadelerini kullanmıştır.
Barolar ve Türkiye Barolar Birliği’nin kuruluş amacını ve Avukatlık Kanununu bilmeyenler için bu sözler, Baroları ve Türkiye Barolar Birliğini hedef göstermekten başka bir işe yaramamaktadır.
Anayasa gibi bir metinde yapılacak her değişiklik öncelikle ve öncelikle hem Baroları hem de Türkiye Barolar birliğini ilgilendirir. Barolar ve Türkiye Barolar Birliği bir hukuki metin olan Anayasada yapılacak değişikliklerin yurttaşlarımıza doğru olarak yansıtılması için gereken çalışmaları elbette ve elbette yapacaklardır.
Devlet kapısının Türkiye Barolar Birliği Başkanına kapalı olduğunu açıklamak, devlet kapısını kendi kapısı ile özdeşleştirmekten geçer. Böyle bir özdeşleştirme yurttaşı kul gören bir anlayışın sonucudur. Bu söylem ve tutumu devlet adamlığıyla bağdaştırmıyoruz, kabul etmiyoruz, kınıyoruz.
                             SAYIN CUMHURBAŞKANI TUTUMUNU DEĞİŞTİRMEK ZORUNDADIR
Burada asıl sorun Sayın Cumhurbaşkanının halen bağlı olduğu Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 104. maddesinde Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil edeceği kuralına: Anayasasının 103. Maddesinde and içtiği gibi Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağına, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağına, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına yönelik düzenlemelere açıkça aykırı ve bir parti başkanı gibi hareket etme tarzından ileri gelmektedir.
BİR SEÇİM İÇİN DEĞER Mİ? SORUSUNU BİZ DE SORUYORUZ
Gelinen noktada; 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılacak olan Anayasa Değişikliği oylamasında söylemlerin bir daha asla dönülemeyecek ve telafisi imkanı olmayan zararlara yol açmaması için sorumluluk sahiplerinin söylemlerini düzeltmeyi; söylemlerden devşirilecek siyasi rantın toplumumuzu giderek böldüğünü ve ayrıştırmaya ittiğini; dış ülkelerde kullanılan özgürlüklere ilişkin tepki konduğu kadar ülkemizde de seçimin sağlıklı şekilde yapılması için gerekli bütün önlemleri alınması gerektiğini ve seçimin esasen Türkiye’de yapılacağını; her şeyin bir gün gelip hukuka dayandığı gerçeğinden hareketle herkesin akl-ı selim içinde hareket ederek evrensel hukuk kurallarına uyması gerektiğini hatırlatmayı bir görev biliyoruz.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Hollanda hükümetini eleştirirken, 15 Mart Hollanda seçimlerine atıfta bulunarak Hollanda Başbakanına “Bir seçim için değer mi?” diye sormuştu.
Biz de aynı soruyu Türkiye için soruyoruz: Bir seçim için değer mi?
Saygılarımızla…  15.03.2017
 
Av. Ekrem DÖNMEZ
HATAY BAROSU BAŞKANI

ETKİNLİK TAKVİMİ

22.11.2024
AV. HATAY TUT
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.