2011 ADLİ YIL AÇILIŞI
Tarih: 6.09.2011 | Okunma Sayısı: 3948

 "Hatay Barosu Başkanı Av. A. Sinan Akgöl’ün

2011–2012 Adli Yıl Açılışı Sebebiyle Yayınladığı

Basın Mesajıdır."

 

Biz hukukçular yeni bir adli yılın açılışını, mesleğimizin ve ülkemizin her adli yılbaşında tekrarlana gelen yoğun hukuksal sorunlarıyla birlikte yapıyoruz.

Mesleki sorunlarımız mesleğimizi yaptığımız sürece bizimle birlikte yürürken; mesleğimizi ifa etmenin olmazsa olmazı ve gerçekleşmesi için hedef olarak önümüze koyduğumuz koşullardan başlıcası olan hukukun üstünlüğü kavramının pekişip kökleşmesinin mücadelesini de yaparız. Hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığının bütün unsurlarıyla gerçekleşmesi, adil yargılamanın ve adalete erişimin sağlanabilmesi, savunma mesleği dışarıda bırakılarak yok sayılarak gerçekleşemez. Hukukun üstünlüğünün sağlanması uğruna yaptığımız mücadeleyi sadece mesleğimiz açısından değil, genel olarak yargı dünyasının bu sistem üzerine oturup biçimlenmesi açısından da yaparız. Bu çaba ülkemizde sürekli gündemde ön sıralarda yer alan demokrasi özleminin de bir çabasıdır. Buna karşın verdiğimiz mücadelenin evrensel hukuk dünyası yolunda hâlâ yeterli olmadığını biliyoruz.

Bugün itibariyle ülkemizde, hukukun üstünlüğü kavramının, yargı bağımsızlığının yeterince kabul görüp, içselleştirilmiş ve tüm özüyle benimsenmiş bir noktaya ulaşamadığını üzülerek ifade ediyoruz. İnsan hakları ihlalleri bugüne kadar hâlâ var.

Yargımız ağır işliyor, hukuk eğitimimiz giderek kalitesizleşiyor. Tüm unsurlarıyla yargının ve ülkemizin tespit edilen sorunları sadece yargı dünyasına özgü değildir. Bu sorunlar ve çözümsüzlüğün gecikmesi adalet duygusunun giderek insanlarımızda kaybolmasına yol açıyor. Sorunlar sadece biz avukatların bir meslek sorunu veya yargı camiasının bir hukuk sorunu olmanın da çok ötesinde, yargının sorunları yurttaşlarımızın da sorunları olarak vahim bir noktaya sürükleniyor.

            Ancak ne yazık ki toplumsal sorunlarımızın özünü oluşturan Anayasa gibi, Kürt sorunu gibi sorunlar gündemde sürekli olarak ön planda ve her zaman konuşuluyor olmasına karşın ne yazık ki hukukun, yargının, mesleğimizin sorunları bir hukuk sorunu olarak ülkemizin gündemine bir türlü gelmiyor, sadece adli yıl açılışlarında konuştuğumuz sorunlar olma dışında bir özelliğe bürünemiyor.

            Hukuk bilincinin yerleşmesi bireyin özgürleşmesine, hak ihlallerinin son bulmasına ve özgürlük alanının genişleyerek demokratik ve ekonomik hakların yeterince güvenceye kavuşmasına yol açacaktır. Bu sebeple hukukun üstünlüğüne olan inancımız ve bu alandaki sorunlarımızın çözülmesi, aslında toplumsal sorunlarımızın en büyüğünün çözülmesi demek olacaktır.

Bu aşamada, önümüzdeki TBMM çalışma döneminde esas gündemi kaplamasını beklediğimiz Anayasa değişikliğinin başlangıç olmasını ve bu çözüm noktasının direğinin demokratik öz ve kurallar çerçevesinde olmasını diliyoruz. Özellikle de toplumun tüm katmanlarının uzlaşısı ve katkısı ile yapılması beklenen bu çalışmanın asla aceleye getirilmemesini ve tartışmanın toplumun tüm zeminlerinden gelen öneri ve itirazların dikkate alınmasını, platformların zamanla sınırlı olmaksızın işletilmesi gerektiğini ve tek yönlü anayasa algılamasına yol açmayacak bir anlayışla çalışmaların yapılmasını gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Yeni Anayasanın siyasi kurumların yanı sıra başta Barolar ve Hukuk Fakülteleri olmak üzere, Yüksek Yargı Organları ve tüm demokratik sivil toplum örgütlerinin öneri ve katkısı nazara alınmak suretiyle hazırlanmalı, kurulun buna göre teşkili sağlanmalıdır. Görüş soruldu demiş olmak için görüş sormak gibi politik bir yaklaşımın dışlanması ve buna göre çalışmaların esasıyla yürütülmesi gerekli ve zorunludur. Anayasa, çoğunluğun iradesini değil, azların, azınlığın, kendisini farklı düşünenlerin kendini içinde bulduğu bir metin olmalıdır.

Temel beklentilerimiz bu olmakla birlikte biz Hatay Barosu olarak özgürlüklerden ödün verilerek ve özgürlükler kısıtlanarak güvenliğin sağlanacağı inancında değiliz. Bir yandan Anayasa yapılırken genişleyeceği söylenen ve bizimde aynı beklenti içinde olduğumuz hak ve özgürlüklerle taban tabana zıt önlemlere başvurulmamalıdır.

 

 

5560 sayılı kanunla Ceza Muhakemesi Kanunu ve Türk Ceza Kanununda yapılan değişiklikler ile savunma hakkına önemli ölçüde kısıtlama getirilmiş, adil yargılanma hakkı zedelenmiş, Baroların ve avukatlık mesleğinin bir kısım kazanımları ortadan kaldırılmıştır. Adil yargılanma hakkını ortadan kaldıran Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili yönetmelik değişiklikleri geri alınmalıdır.

Ceza soruşturmalarında sadece insan haklarına değil, ceza hukukunun öngördüğü diğer temel ve evrensel ilkelere de bağlı kalınması gerekir. Yargılama öncesi tutukluluk, ceza yargılamasında son çaredir. Gerek Anayasamız, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altında olan “adil yargılanma hakkı” gereği, ceza soruşturmasının mümkün olan en kısa sürede tamamlanması, ceza davası açılmış ise yargılamanın “makul bir süre” içinde sona erdirilmesi ve davanın nihai olarak karara bağlanması gerekir. Herkesin yargılanması elbette ki esastır, ama her şey hukuka uygun olmalıdır.

Ceza yargılamasında özensiz ve gerekçesiz gizlilik kararları ve infaza dönüşen tutuklama kararlarından kaçınılmalıdır. Bu istisnai hükümlerin genel uygulamaya dönüşmesi adil yargılama hakkına ve hukuka inancı zedelemekte, savunma hakkı önünde ciddi bir engel olarak görülmektedir.

Olağanüstü görüntüsü veren savcı-yargıç değişikliklerini de dikkatle izlemekteyiz.

İdarenin her türlü eylem ve işlemi istisnasız yargı denetimine tabi tutulmalıdır. Kadın-erkek eşitliği yeniden düzenlenmeli, her türlü ayrımcılık önlenmelidir. Kadına karşı şiddetin önlenmesi hususunda yasal yaptırımlar yanında, esnek ve hızlı hareket edebilen idari mekanizmalar oluşturulmalıdır. Çocuk hakları sözleşmesine konan çekinceler kaldırılmalıdır. Engelli hakları yasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Siyasi Partiler Yasasında ve Seçim Yasasında siyasi faaliyetleri sınırlayan hükümler kaldırılmalıdır.

            Hatay Barosu olarak mesleğimizin kanayan yaralarına da bir nebze değinmek isteriz. Yargının kurucu unsuru olduğu kabul edilen ve Avukatlık Kanununun tanıdığı hak ve yetkileri kullanmak için görev gören avukatların mesleklerini ifa ederken karşılaştığı zorluk ve yaşadığı mesleki sıkıntıları; avukatların statüsünün bilinmemesine, “hukukun üstünlüğü” ilkesinin ve gördükleri görevin başta kamu kurumları olmak üzere, ülkemizde bir türlü özümsenmemesine bağlıyoruz.

Yeni Anayasa savunmanın özgürlüğünü ve anayasal güvencesini sağlamalıdır. Olmazsa olmazlarımızdan biri budur. Savunma, Anayasa da, “yargı” başlığı altında, “bağımsızlığı” ve “özgürlüğü” gözetilerek düzenlenmelidir. Yürürlükteki Avukatlık Kanunu günün ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Yeni bir Avukatlık Kanunu’nun hazırlanarak yürürlüğe konulması gerekir.

Avukatlara Resmi kurumlarda yasa gereği sağlanması gereken bilgi ve belgeye ulaşma konusunda gereken özen gösterilmeli, hukuki ve teknik alt yapı oluşturulmalıdır. Yargı sistemi ve adalet hizmetleri için ayrılan kamusal kaynaklar arttırılmalıdır.

            Savunmanın herkes için bir hak olduğu kabul edilmeli “ zorunlu müdafilik “ imkânını ve Baroların “ zorunlu müdafilik “ uygulamasındaki rolünü daraltan, adil yargılanma hakkını ortadan kaldıran hükümler Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili yönetmeliklerden çıkartılmalı, geri alınmalıdır.

         Ceza Muhakemeleri Kanunu kapsamında zorunlu müdafii/vekil görevi gören meslektaşlarımıza CMK avukatlık ücretinin avukatlık asgari ücret tarifesi esas alınarak düzenlenmesi gerekmektedir. Vekâlet ücreti alacaklarından Katma Değer Vergisi tümüyle kaldırılmalıdır. 

Avukatlar ve savunma mesleğinin önünü kesen ve yaşam alanını daraltan, Muhasebeci-Mali Müşavirler, Marka-Patent ve Rekabet vekilliği yanı sıra, Noterlik yasasında da yeni düzenlemelere girişilmiştir. Ayrıca Ceza Muhakemesinde uzlaşmacı olarak avukat dışında görevlendirmelere yasal olanak tanınmıştır. Hukuk usulünde arabuluculuk müessesinin yasalaştırılması amaçlanmaktadır. Arabuluculuk müessesinden vazgeçilmeli, avukatlar ve savunma mesleği aleyhine yapılan düzenlemeler geri alınmalıdır. 

Ülkemizdeki hukuk öğrenimindeki gariplik de devam etmektedir. Hukuka ve hukukçuya, onun öğretim-eğitimine verilen önem, o ülkedeki rejimin kalitesini gösterir. Türkiye’de sayıları her geçen gün artan ve büyük çoğunluğunda kütüphane, derslik ve hizmet binası ile teknik ve fiziksel donanım, akademik ve idari kadro eksikliği bulunan altyapısız fakültelerde hukuk öğretimi yapılmaktadır.

Yaşanan kalite kaybını ve verim düşüklüğünü inkâr etmek mümkün değildir. Koşulları oluşmadan yeni hukuk fakültelerinin açılmasına izin verilmemeli, koşulları taşımayan fakülteler kapatılmalıdır.

Hukuk eğitiminde ezbere dayalı eğitim modeli de değiştirilmelidir. Küçük sınıflarda, öğrencilerin müzakere ve dava becerilerini artıran, tartışmalı, kurgusal duruşmaları da içine alan bir model geliştirilmelidir. Mesleğimizin geleceği açısından son derece hayati önemi olan “sınav” kurumunun acil olarak yasalaşması sağlanmalıdır.

Kamuda görevli hukuk müşavirleri ve hazine avukatları, mesleki bağımsızlık, yetki alanları, mali ve özlük hakları ile hiyerarşik konumları bağlamında, ciddi sorunlar altında çalışmaktadırlar. Bu sorunların çözümü konusunda gereken yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Yargının ayrılmaz bir parçası olan avukatlara yeşil pasaport hakkı tanınması talebimiz yapmış olduğumuz kamu görevinin doğal bir sonucudur.  

Uluslararası hukuk ve avukatlık firmalarına da geçit verilmemelidir.

Değişiklikle avukatlık stajı süresince sağlanan sosyal güvenlik şemsiyesini kısmen olumlu bulmakla birlikte, avukat stajyerlerine stajları süresince ücret ödenmesinin altyapısı kurulmalı, staj adı altında ve işçi avukatlık niteliğindeki çalışmalar sona erdirilmelidir.

Yüksek yargı harçları hak arama özgürlüğünün önünde engel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yargı harçları indirilmeli ve hatta kaldırılmalıdır. Sonradan farklı bir düzenlemeye kavuşturulsa bile CMK görevi gören avukatların takip ettikleri davalarda dahi harç ödenmesi sistemi getirilmesi, bu alanda düzenleme yapanların ülke gerçeğini ve pratiğini göz ardı ettiklerini göstermektedir. CMK eliyle takip edilen davalardaki harç sonradan geri ödenecek sisteme değil tamamen harçsız bir statüye kavuşturulmalıdır. Zira bu verilen hizmetle açık bir çelişki yaratmaktadır.

Adli yardım atamaları neticesinde açılan davalarda harç ve masraflardan muaf olmalıdır.

Ülkemizde adli kolluk tüm kurum ve kuralları ile kurulmalı, genel kolluk ile arasında görev ve yetki alanı sınırlarını belirleyen yasal bir düzenleme yapılmalıdır. Gözaltı merkezleri ve cezaevlerinin izlenmesi için bağımsız kurullar oluşturulmalı, infaz hukuku ve infaz koşulları düzeltilmeli, ceza ve tevkif evlerinde avukat girişleri daha çağdaş cihaz ve uygun yöntemle yapılmalıdır.

Son olarak bir deniz olan İnternet ortamında bilgilerin adaletin gereği gerçekleşmesi için hizmet gören avukatlar için yargı hizmetlerinin bir yanda giderek daha teknolojik gelişmelere uygun ve daha hızlı yargı amacıyla düzenleme yapılırken bir tarafta UYAP hizmetlerinin paralı hale getirilmeye çalışılmasını da esef ve hayretle izliyoruz. Bu yöndeki çaba kim tarafından önerildiyse hızla geri çekilmeli ve hak arama özgürlüğü sağlama iddiasının tam karşısında idarenin bu kez yargı hızını azaltma çabasına tezat oluşturacak şekilde avukatların dosya incelemesi için her işleminden para alınması esası getiren bir anlayışı kabul etmediğimizi bildiririz.

Bugün eskiden olduğu kadar daha fazla ihtiyaç duyduğumuz birlik beraberlik ve dayanışma ruhu içinde Cumhuriyet ilkelerine, ulus devlet ve üniter yapımıza, ulusumuzun birlik ve beraberliğine yönelik iç ve dış bölücü saldırıları kınıyoruz. Öncelikle bu vatanın bölünmez bütünlüğü için canlarını feda eden güvenlik güçlerine şükranlarımızı sunuyoruz. Şehitlerimizin yakınlarına ve tüm ulusumuza başsağlığı, gazilerimize acil şifa diliyoruz. Tüm yurttaşlarımızın bir diğerinden ayrım gözetmeksizin eşit vatandaşlık temelinde yaşam hakkı kutsaldır. Ülkemizde şiddet bir an önce son bulmalıdır. Türkiye Cumhuriyetinin birlik ve beraberlik içerisinde sonsuza kadar yaşayacağına ilişkin inanç ve kararlılığımızı tekrarlıyoruz.

Bu düşünce ve inançlarla yeni adli yılın sorunların çözümlendiği, hukukun egemen olduğu bir dönem olarak gerçekleşmesini diler, yeni adli yılın avukatlarımıza, yargıçlarımıza, savcılarımıza, avukat stajyerlerimize, yargı çalışanlarımıza, ailelerine, hukuk camiamıza ve ülkemize yarar ve başarı getirmesini dilerim.

Saygılarımızla…

HATAY BAROSU YÖNETİM KURULU

ADINA BARO BAŞKANI

AV. A.SİNAN AKGÖL


ETKİNLİK TAKVİMİ

19.09.2024
AV. ERHAN NİZAMOĞLU
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.