-Hatay Barosunun Kuruluşunun 74. Yılını Kutluyoruz-
Türkiye, Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetilmeyi hak etmiyor.
Saygıdeğer Kamuoyu;
Çağdaş bir devlet kurma ve çağdaş uygarlıklarla bütünleşme yolunda başlayan Kurtuluş mücadelesinin son halkası olan Hatay’da 1943 yılında kurulan Baromuz, aydınlık ve çağdaş uygarlık değerlerinin temsilcisi olarak 73. yılını geride bıraktı.
Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.
Saygıdeğer Kamuoyu;
Yaşadığımız zaman evresi itibariyle ne yazık ki artık Türkiye’de hukuk devletinin işlevselliğinin ciddi derecede hasar gördüğü bir dönemden geçiyoruz. Ne yazık ki demokratik bir işleyişi terk etmiş ve fiili olarak TBMM’sinin işlevsiz hale sokulduğu bir dönemden geçiyoruz.
Darbe girişiminde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilebilmesi için 20 Temmuz’da Anayasa’nın 120. maddesi uyarınca üç ay süreyle olağanüstü hal ilan edildiği açıklandıktan sonra; 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 21 Temmuz tarihinde ilan edilen olağanüstü hâl (OHAL) dahilinde bugüne kadar toplam 29 kanun hükmünde kararname (KHK) yayımlandı.
Son olarak çıkartılan 696 sayılı KHK ile “ARTIK YETER” diyoruz. Türkiye, Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yönetilmeyi hak etmiyor. Türkiye bir (KHK) Cumhuriyeti olmayı hak etmiyor.
696 sayılı (KHK)’nin 121. maddesi ile getirilen düzenleme ile “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında; 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz." düzenlemesi devletin devlet olmaktan çıktığı, hukuk devletinin intihar ettiği andır.
Terör tanımını sokaktaki vatandaşın insafına bırakan; vatandaşlarımızı boğaz-boğaza kapışmaya götürecek bu düzenleme kimin fikri ve hangi aklın ürünüyse; böyle bir akılla devlet yönetilemez.
Türkiye’de devletin asayişi vatandaştan sorulmaz. Türkiye’nin asayişinden sorumlu ve kanunla yetkilendirilmiş silahlı kuvvetleri, kolluğu vardır. Bu kuvveti vatandaşa vermek, devlet yönetiminin zaafa uğradığı anlamına gelir. Devletin meşru silahlı kuvvetlerine tanınan silah yetkisi, gayrımeşru şekilde vatandaşa devredilmiştir.
Bir an önce bu vahim ve faciayla sonuçlanacak bu düzenlemeden geri dönülmelidir.
Dolayısıyla artık demokratik tartışma süreçlerinden ve TBMM’den geçmeyen her türlü düzenlemenin aslında ne kadar vahim olduğu, “ben yaptım”, “oldu-bitti”yle kanun konulamayacağı gün gibi ortadadır.
Saygıdeğer Kamuoyu;
Ne yazık ki ülkemiz ve ilimiz artık barış ve kardeşliğin esas alındığı bir dili değil, farklı olanın kendisini ifade edebildiği koşulları değil; ötekileştirmenin, farklılıkların sivriltildiği ve farklı olana hayat hakkının tanınmadığı bir zamandan geçiyoruz.
Ne yazık ki kuvvetler ayrılığının yok edildiği; tarafsız ve bağımsız yargı yerine, bağımlı yargı esasının kurgulandığı bir zamandan geçiyoruz.
İlimizin ve Ülkemizin bulunduğu bölgemizde yaşanan savaş koşulları ve olağanüstü koşullar, insanlığın ortak değerlerinin doğrudan ve toptan ihlaline yol açıyor.
Hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve demokrasiye bütün azmiyle sahip çıkacağız. Tüm kurum ve kurallarıyla hukukun esas alındığı, hukuka saygının hakim olduğu, yargının bağımlı halden uzaklaştığı bir yargı sistemi için çalışmaya devam edeceğiz.
Büyük Önder Atatürk’ün çizdiği yolda, Cumhuriyet’in kazanımlarına, temel değerlerine ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Baromuzun kurucularına, Baromuza emeği geçen tüm başkanlarımıza, yöneticilerimize, meslektaşlarımıza ve çalışanlarımıza emeklerinden dolayı teşekkür ediyor, ebediyete intikal edenleri saygı ve rahmetle anıyoruz.
TÜRKİYE İÇİN BİR AN ÖNCE HUKUK DEVLETİ DİLİYORUZ.
Saygılarımızla… 25.12.2017
Av. Ekrem Dönmez
HATAY BAROSU BAŞKANI