“10 Aralık 2015 Dünya İnsan Hakları Günü” Basın Açıklaması
Tarih: 10.12.2015 | Okunma Sayısı: 2184

 “10 Aralık 2015 Dünya İnsan Hakları Günü”

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 67. yılındayız.

Bir önceki yıl Dünya İnsan Hakları Günü mesajımızda “Biz artık insanın insan olmasından kaynaklanan değerlerin özümsendiği bir ülkede yaşamak istiyoruz. İl olarak da, ülke olarak da tüm farklılıklarımızla bir arada olabilmeyi başarabilmiş olan bir kentte ve Ülkede yaşamak istiyoruz. Herkesin farklı ama herkesin tüm farklılıklarıyla eşit olduğu bir ülke istiyoruz.” demiştik.

Ne yazık ki 2015 yılı -Ülkemizde ve Dünyada- insan hakları kategorilerinin hemen hepsinde, ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir yıl olarak kayda geçti.

İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Dokümantasyon Merkezleri’nin verilerine göre Ülkemizde sadece yaşam hakkı kategorisinde bile; 

·        Kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 173 kişi yaşamını yitirmiş 226 kişi de yaralanmıştır. 135 ölüm ile 191 yaralanma olayı İç Güvenlik Yasası’nın onaylandığı 3 Nisan 2015’ten bu yana yaşanmıştır.

·        Canlı bombalar tarafından yapılan intihar saldırıları sonucu, canlı bombalar hariç 5 Haziran 2015 de Diyarbakır’da 5 kişi, 20 Temmuz 2015 de Suruç’ ta 33 kişi, 10 Ekim 2015’te Ankara’da 100 kişi olmak üzere toplam 138 kişi yaşamını yitirmiş, her üç olayda en az 929 kişi de yaralanmıştır.

·        4 kişi gözaltında yaşamını yitirmiştir.

·        Faili meçhul cinayet sonucu 19 kişi yaşamını yitirmiştir.

·        Cezaevlerinde çeşitli nedenlerle yaşamını yitiren kişi sayısı en az 28’dir.

·        Zorunlu askerlik hizmetini yaparken en az 33 kişi şüpheli biçimde yaşamını yitirmiştir.

·        Mayın ve sahipsiz bomba patlaması sonucu 5 kişi yaşamını yitirmiş 22 kişi ağır yaralanmıştır.

·        Çatışmalar nedeniyle 171’i asker, polis, korucu, 195’i militan, 157’si sivil olmak üzere toplam 523 kişi yaşamını yitirmiştir.

·        Erkek şiddeti sonucu 23 Kasım 2015’e kadar 282 kadın yaşamını yitirmiştir.

·        Nefret cinayetleri, ırkçı saldırılar ve linçler sonucu 4 kişi yaşamını yitirmiştir.

·        İş kazaları/cinayetleri sonucu 1 Aralık 2015’e kadar 1593 işçi yaşamını yitirmiştir.

·        En az 16 sığınmacı ve mülteci geçiş yollarında yaşamını yitirmiş, 160 kişi de yaralanmıştır (işkence ve silahla yaralanma).

İşkence ve Kötü Muamele kategorisinde, Sivil ve Askeri Cezaevlerindeki bağımsız denetim ve izleme ağının yokluğunun yarattığı yakınmalar başta olmak üzere; toplantı ve gösterilere yönelik kolluk güçlerinin aşırı/ölçüsüz/orantısız müdahalelerinde ölçüsüz bir artış yaşanmış ve bu müdahaleler olağan bir hal almıştır.

Cezaevlerinde Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre 28 Şubat 2015 tarihi itibariyle cezaevlerinde toplam 164.461 tutuklu/hükümlü/hüküm özlü kişi bulunmaktadır. Bu sayı 2014 yılında 154.179 idi. 2002 de bu sayı 59.429 şeklindedir.

Düşünce, İfade ve İnanç Özgürlüğü Kategorisinde, son olarak Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması örneği başta olmak üzere, basına yönelik susturma, el koyma, kayyuma devretme, televizyon platformlarından çıkartma, patronlar üzerinden gazetecilere ve televizyonculara gözdağı, işten çıkartma, gazete binalarına fiili saldırı, gazetecilerin dövülmesi gibi eşi benzeri görülmemiş yöntemlerle baskı kurulan bir döneme tanıklık ettik.

 

 

 

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Dokümantasyon Merkezleri’nin verilerine göre; Halen gazeteci, basın-yayın çalışanı ya da gazete sahibi 30 kişi tutukludur. 2015 yılında yayın toplatma kararları devam etmiştir. Erişime engellenen internet sitesi sayısı 105.958 olmuştur. Bu sayı 2014 yılında 40.773, 2013 yılında ise 35.001 şeklindedir.

Ülkemizde birçok inanç gurubu üzerindeki ayrımcı, eşitliğe aykırı söylemler ve uygulamalar devam etmiştir.

Çalışma yaşamı kategorisinde esnek üretim, güvencesiz çalışma, taşeronlaştırma ve performans gibi uygulamalar yoluyla emekçilerin ağır ve acımasız çalışma koşulları devam etmiş ve esnek çalışma modeli ile birlikte getirilen “bireysel sözleşme” modeli modern köleliğe kapı aralamıştır. Haklarını aradıkları ve sendikalaştıkları gerekçesiyle taşeron işçiler sık sık işten atılmaktadırlar. Türkiye ölümlü iş kazalarında dünya sıralamalarında ilk sıralarda yer almaktadır. 2015 yılının ilk 11 ayında tüm iş alanlarında iş cinayetleri sonucu en az 1593 işçi yaşamını yitirmiştir.

Kadınların daha etkin, daha özgür bir kimlik edinme yönündeki çabaları şiddetle, ölümle bastırılmaktadır. 2015 yılının ilk 11 ayında erkek şiddeti sonucu 282 kadın yaşamını yitirirken, şiddet maruz kalan 367 kadın yaralı olarak kurtulmuş, 132 kadın ise taciz ve tecavüze maruz kalmıştır.

Mülteci ve sığınmacı nüfus hareketi için “geçiş ülkesi” durumunda olan Ülkemiz Türkiye mülteci ve göçmenler için gerekli yasal düzenlemeleri yapmaktan, temel ve insanî ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak koşulları iyileştirmekten uzak tutumunu 2015 yılında da devam ettirmiştir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği resmi verilerine göre Türkiye’de 2.072.290 Suriye’den gelen mülteci ikamet etmektedir. Mültecilerin 259.439’u AFAD tarafından kurulan kamplarda, geri kalan 1.812.851 kişi ise kentlerde ikamet etmektedir.

Siyasi iktidarın AB ülkelerine yönelik bir baskı aracı olarak kullanmak amacıyla doğrudan ya da dolaylı teşvik etmesi ya da görmezden gelmesi sonucu Avrupa ülkelerine gitmek için yola koyulan sığınmacılar başta yaşam hakkı olmak üzere ciddi hak ihlallerine maruz kalmışlardır.

İnsan Hakları, her koşul ve her şart altında dokunulamaz, devredilemez, ertelenemez bir bütünsellik içerir ve zamana ve yere göre değişmeyen evrensel bir niteliğe sahiptir.

Yurttaşlarımıza kendisi ve ailesini insan onuruna uygun şekilde yaşatacak gelir olanağı sunmadan; sağlık ve eğitim hizmetleri vermeden; sağlıklı konutlarda yaşamasını, sağlıklı içme suyuna sahip olmasını; kültürel, sanatsal, sportif etkinlikleri gerçekleştirme olanağı sağlamadan; sayıları 12 milyonun üzerinde olan engellilere insan onuruna uygun uygulama sağlamadan; kadınlara eşit olanak sağlamadan; ayrımcı muameleye tabi tutmadan; çocukları korumadan; toplumda insan haklarının sağlandığı söylenemez.

 İlimizin ve Ülkemizin bulunduğu bölgemizde yaşanan savaş koşulları ve olağanüstü koşullar, insanlığın ortak değerlerinin doğrudan ve toptan ihlaline yol açıyor.

Türkiye’de demokrasinin geliştirilmesi, insan haklarının korunması, hukukun üstünlüğü alanında geriye gidişe değil, uçuruma doğru sürüklenmekteyiz.

Herkesin farklı ama herkesin tüm farklılıklarıyla eşit olduğu, dışlanmadığı, hor görülmediği, baskıya ve ayrımcılığa uğramadığı bir Ülke istiyoruz.

Saygılarımızla… 10.12.2015  

Av. Ekrem DÖNMEZ

HATAY BAROSU BAŞKANI

ETKİNLİK TAKVİMİ

20.09.2024
AV. ERHAN NİZAMOĞLU
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.